30 Mart 2012 Cuma

Sinema ve Kuram Kitabı 6/6





SİNEMA ve MANTIK : 2

Mantığın 3 Temel Yasası

Aristo mantığın kurucusu olarak, 10 temel kategori tanımlamış. Bunlardan 3’ü bizi ilgilendiriyor: Özdeşlik ilkesi, bütün-parça ilintisi ve neden-sonuç ilintisi. Diğerleri bu 3’ü ile ifade edilebilir.

Sinemada Mantık

Filmler bir senaryo yazıldıktan sonra çekilir. Senaryo bir sözdili bütünüdür. Mantık ve matematik 2 ötesözdili bütünüdür. Dolayısıyla, öykülü filmlerde sürekli örtük bir mantık kullanılır. Bu metin konuya açılımlar getirebilmeyi amaçlıyor.

Özdeşlik İlkesi

John Malkovich Olmak: Herkesin John Malkovich olduğu plan: Limit sonsuz özdeşlik. Her yaşta John Malkovich vardır ama kadın var mıydı anımsamıyorum.

Kayıp Otoban: Bir adam başka bir adam olur. Yeniden kendi olur. Burada mantıksal açıdan değilleme ve yeniden değilleme ile özdeşliğe geri dönüş sözkonusudur.

Sinemada en çok kullanılan temalardan biri ikizler ve iki kişinin birbirine çok benzemesidir. Klonlama ise konunun bir başka yönüdür. Biliciler bile henüz klonun çocuk mu, kişiye özdeş mi sayılacağına henüz karar vermedi, çünkü insan klonu yasak.

Bütün-Parça İlintisi

eXistenz: Kemiklerden ve dişten silah yapma: Parçaların hiçbiri o iş için üretilmemiştir. Biri onları biraraya monte eder.

Buna mantıkta ‘kendine benzemez bütün-parça ilintisi’ denir. Bir kareyi karelere bölerseniz parça ve bütün arasında ‘kendine benzer bütün-parça ilintisi’ oluşur. Eğer üçgenlere bölerseniz, kendine benzemez bütün-parça ilintisi kurulur.

Burada bir ayrıntı önemli: Kareyi karelere bölüp ondan haçlar da kurabilirsiniz. Yani yap-boz ve dene-yanıl yöntemlerinde bütün-parça ilintisi tersinmez olabilir.

Sinemada bu şöyle kurgulanabilir: Kısa bir öykü anlatılır. Öykü parçalanır. Yeniden kurulduğunda o artık başka bir öyküdür.

Kendine benzerlik bütün-parça ilintisinin nitel yönüdür. Parçaların toplamının bütün etmesi işin nicel yönüdür. Eşitlik olabildiği gibi, parçaların toplamı kimi bütünden büyük, kimi küçük olabilir ki bu durumda parçanın bütünden büyük olabilmesi gibi olağan mantığa çelişkili görünen durumlar gerçek olabilir.

Film planlardan oluşur. Bir film yapımında tüm çekimlerin pek pek altıda biri kullanılır. Kullanılanların sırası değiştirilerek veya kullanılmayanlar eklenerek filmin bütünü değiştirilebilir.

Neden-Sonuç İlintisi

Kayıp Çocuklar Kenti: Bir gözyaşı bir gemi kazasına neden olur.

Adam kıza tokat atar. Çocuk ağlar. Gözyaşı sıçrayarak uçar. Bir böcek sudan kaçar. Bir ata konar. Onu sokar. At durur. Arabanın dengesi bozulur. Yanlış düdük çalınır. Gemi yolunu değiştirir ve rıhtıma çarpar. Adam ve çocuğu denize düşürür ama onları öldürmez. Gemi durur.

Buna mantıkta ‘çığ neden-sonuç ilintisi’ denir. Aynı konuyu temel öykü alan ‘Böcek’ yalnızca bir böceğin ezilmemesi ile oluşan bir bütün öyküyü bir film boyunca anlatır.

Manolya: Öykülerdeki raslantısallığı sorgular. Tüm film boyunca düz giden öykü istisnasal bir raslantıyla olağandan değişik sonuçlanır.

Sinemanın bir hatası vardır: Çehov anlayışındaki öykü. Bir silahtan söz edildiğnde o silah kullanılır. Oysa, David Lynch’in ‘Ateş Benimle Yürür’ünde olduğu üzere, öykülerde ve/ya öyküsüzlüklerde boş öğeler de vardır. Orada mavi gülün bir anlamı yoktur ya da henüz bilinmemektedir. Öykü boyunca mavi gül hiçbir sonuç yaratmaz.

Çıkış

Sinemada zaman ve mekan ilintileri başka metinlerde de irdelendi. Bu üç parametre mantık açısından en önemli sayılanlar. O nedenle konu onlara daraltıldı.

Görülüyor ki sinemacılar kulandıkları mantığı sorgulamıyorlar. Bu metin boyunca bir giriş düzeyinde konu irdelendi.

(Ocak 2004)


GÖZDEN KAÇANLAR

Açıklama

Bu bölüm, sinemanın tarihini yazmanın ironisini göstermek için kondu. En usta eleştirmenler / kayıtçılar bile, birşeyleri ıskalayabiliyormuş.
Şerhler:
1.        Buraya, filmlerdeki konu tutarsızlıkları gibi konular dahil edilmedi.
2.        Bir de başkalarından öğeendiklerim dahil edilmedi. Örneğin; Marc Ferro’dan ‘Potemkin Zırhlısı’nın gerçek öyküsünü okuduğumda, eğer ben gerçek öyküyü yazsaydım, kurmacaya inat böylesini uydururdum, diye düşündüm.
3.        Başlangıç için on parçalık bir sınır kondu. İleride yüze yükseltgenebilir. On veya yüz örnek, bin veya on bin örnek olarak düşünülmelidir.
4.        Yazılı kaynakların olmadığı dönemlere ilişkin yapılan filmlerde kimbilir ne hatalar var. O nedenle, kendimi son yüzyılla sınırlıyorum.
5.        Aslında her yönetmene, yaşadığı ve film yaptığı yıl ve toplam film sayısı ile orantılı bir hata payı tahsisi gerekir. Örnekse, Fassbinder’e en az on hata hakkı verilir bence.

(1999 / 2)

·          

1.

Claude Chabrol’un ‘Seremoni’sinin öyküsü, Ruth Rendell’in ‘Taştan Hüküm’ romanından alınmıştır. Belirtilmedi.
Şerh: 1 : C.’un yaratı hakkına saygısızlık edecek bir sanatçı olduğunu sanmıyorum. Ancak, bu eserde marksist töz aramak da işi abartmak oluyor.
Şerh: 2 : ‘imdb.com’da Ruth Rendell’in adı konmuş. (Temmuz 2000)

(Ocak 2000)

·        

2.

Coen kardeşlerin ‘Fargo’sunun öyküsü, Lawrence Sanders’in  ‘Altıncı Emir’iyle ‘Ökse’sinin (‘İdamlık Suçlar’ ?) karışımıdır. Önce ‘öykü bizim’ dediler. Sonunda ‘değil’ dediler ama kimin olduğunu açıklamadılar.
Şerh: L.S. kitabını satmış, C.’ler de satın almış olabilir; hatta, araya birkaç aracı ajan girmiş olabilir ve iki taraf da bunu bilmeyebilir. Yankiler’de bu iş böyle yürüyor. Hatırlana: Bizim Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i dönüp dolaşıp Peter Ustinov’a kısmet olmuştu.

(Ocak 2000)

·        

3.

Eisenstein’ın ‘Korkunç İvan’daki ünlü dudak arası planı, Finli bir yönetmenden alıntıdır. Bu durum, en ünlülerin / ustaların bile, kaynağını belirtmeksizin alıntı yapabileceklerini gösterir ama aynı zamanda er geç yakalanacaklarını da... Finli yönetmenin adını anımsayınca veya yeniden bulunca not düşeceğim. (Bu da bir bakıma başkalarından öğrenmek oldu ama bu örneği bir numaraya bile kıyak geçmediğimi göstermek için koydum.)

(Mayıs 2000)

·          

4.

Coppola’nın ‘Dracula’sındaki (1991) kurtlu planlardaki ‘kare sektirme’ tekniği, ‘Romeo Ölmeli’den 10 yıl önce kullanılmıştır. Bu tekniğin kliplere ve reklamlara da yerleşmişliği ayrı bir nokta. Filmde, bunu tasarlayan ve yaratanın kim olduğunu ne yazık ki bulamadım. Bulunca not düşeceğim.

(Ağustos 2000)


ÇIKIŞ

İKİNCİ YÜZYILINDA SİNEMA

Sinemanın ikinci yüzyılı başlayalı beş yıl geçti bile... 1990'ların başından beridir sinema, bir duralama ve bocalama dönemi yaşıyor. Arayış duygusunun tıkanması, yönetmenleri sonsuz kısırdöngüde yinelenmelere iteliyor... Asıl etken, sinemanın beşiği olan Batı Avrupa kültürünün çökmesi. 20. Yüzyıl boyunca gerilimlerle, her açıdan verimli olan bu mod, miyadını doldurduğu için kısırlaştı.

·          

SONSÖZ-cük-ler


1. Sinema başlamadı ama başla(tıl)mak üzere...
2. Sinema uzun süre bitmeyecek ama sürekli başkalaşacak.
3. 21. Yüzyıl'ın sinemacıları, tarihteki tüm felsefecilerden daha çok zihinsel çaba göstermek zorunda kalacak.

(1999-2000)


SİNEMANIN ENLERİ


En uzun yaşayan erkek yönetmen: Abel Gance (1889 – 1981) 92 yıl.
En uzun yaşayan kadın yönetmen: Leni Riefenstahl  (1902 - 2003) 101 yıl.
En pahalıya mal olan film (reel olarak): Hoşgörüsüzlük, 1.000.000 dolar, 1925.
En pahalıya mal olan film (nominal): Yüzüklerin Efendisi, 200.000.000 dolar, 2000.
En çok hasılat yapan film (nominal olarak): 1997, Titanik, > 3.000.000.000 dolar (herşey, yani sinema, televizyon, video dahil).
Sinemalarda gösterilmiş en uzun film: Berlin Alexandr Meydanı, 14 saat, Reiner Werner Fassbinder.
En çok figüranlı film: 50.000 kişi, Ben Hur, 1948.
En az oyunculu uzun metrajlı film: 2, Cehennemde İki Adam, John Boorman, 1968.
En az oyunculu belgesel: 1, Anna 6-18, Mikhael Konçalovski.
En çok yeniden çekilen film (porno, vb dahil): 84 kez, Sinderella Külkedisi.
En çok film yapılan ülke:  Hindistan, 1.000, 2000.
En uzun tek plan: Gel ve Gör, Elem Klimov, yarım saat, 1984.
En çok film çeviren oyuncu: Karakter rollerinde 500 film civarında seyreden bir çok oyuncu.
En yaşlı oyuncu: 1. Dünya Savaşı gazileri, 110 yaş, Bütün Savaşları Bitiren Savaş, 1999.
En genç oyuncu: Bir çok bir yaşından küçük figüran.
En çok kazanan oyuncu: Marlon Brando, 1979’da Superman 1 için toplam on beş milyon dolar.
Film başına en çok ücret: Mel Gibson,  25 milyon dolar, 2000. Tom Cruise, hasılattan pay alarak Görevimiz Tehlike’den 75 milyon dolar kazandı, 1998-1999.
En çok ülkede geçen film: Beş Parasız Devr-i Alem, Raj Kapoor, on ülke.
Eserleri en çok filme çekilen yazar: 316, Shakespeare, 1993 yılı itibarıyla.
Bir sahne için kullanılan en çok kamera: 48, Ben Hur, 1925.
En ucuz uzun metraj film: The Shattered Illusion, İngiltere, 1927, Victorian Film Productions, 300 sterlin. 1905, Cecil Hepworth, Rescued by Rover, 7 sterlin 13 peni. (İki ayrı kaynak, iki ayrı örnek.)
En pahalı film telifi: 9.500.000 dolar, ‘Annie’ adlı müzikal için.
En uzun film: 1987, 85 saat, The Cure for Insomnia (Uykusuzluk Tedavisi).
Aynı sinemada en uzun süre gösterilen film: Emmanuel (erotik), 26.06.1974 - 25.02.1985 arasında, 10 yıl 8 ay.
En çok zarar eden film: 1980, yönetmen: Michael Cimino, 55 milyon dolar.
En çok şiddet öğesi içeren film: Rambo 3, 123 öldürme ve 245 şiddet öğesi. Hard Boiled, John Woo, 1989, kesinlikle 200’den çok öldürme.
En çok canlandırılan karakter: Sherlock Holmes, 1900-1988 arasında 197 filmde ve 70 aktör tarafından.
En büyük stüdyo sistemi: Universal City, 561 bina.
En pahalı dublör: 100.000 dolar, Dar Robman, 1979 yılı Kasım ayında 335 metreden atladı, yere 91 metre kala paraşütü açıldı (genelde emniyet sınırı 100 metredir).
En büyük film seti: 400 x 230 metre, 1964, Roma İmparatorluğu’nun Çöküşü.
Perdeye en çok kuşakla gelen aile: Redgrave ailesi, 4 kuşak.
En büyük sinema: Radio City Music Hall, New York, 1.874 koltuk. (Türkiye’de 1960’larda 3.000 kişilik yazlık sinemalar vardı.)
En yaşlı yönetmen: Joris İvens, 1988’de 89 yaşında Le Vent’i yönetti. Leni Riefenstahl 98 yaşında 2000’de film yönetti.
En çok Oskar kazanan yıldız: Katherine Hepburn, 4 kez en iyi kadın oyuncu.
En çok film gören kişi: ABD’li Albert E. van Schmus, 1949-1982 arasında, 16.945 film izledi.
En büyük sinema perdesi: 28,28 x 21,48 metre, Endonezya, Jakarta adası, 20.04.1984’te açıldı.
En uzun seri film: Tora-San, 1968-1983 arasında 32 adet. Godzilla’ları sayarsak, 70 civarında.
En verimli yönetmen: Kanadalı yönetmen Alan  (1885 - 1981) 1909-1970 arasında 400’den fazla uzun metrajlı film çevirdi. + Kısa film yönetmeni Georges Melies, 1896-1906 arasında 1.200 civarında film.
En verimli belgesel yönetmeni: Aleksandar İlyiç, 700’den çok film, 1950-1985. Aynı zamanda kendi alanında en çok ödül kazanma rekoru: 73 ödül.
En çok sinemaya gidilen ülke: Filipinler, yılda kişi başına ortalama 19 film.
En çok araba parçalanan film: 100’ün üzerinde, Blues Brothers, 1980.
En uzun süreli ‘zoom’: Dalga Boyu, 1967, 45 dakika tek plan.

Kaynaklar: Guinness Rekorlar Kitabı, Enler Kitabı.


SİNEMANIN İLKLERİ

1888 İlk sinema filmi (Ekim)
1893 İlk film stüdyosu (1 Şubat)
1893 İlk yakın çekim (2 Şubat)
1894 İlk ticari gösterim (14 Nisan)
1894      İlk spor filmi (14 Haziran)
1895      İlk haber filmi (20 Haziran)
1895 İlk film aktörü (28 Ağustos)
1895 İlk komedi filmi (28 Aralık)
1896 İlk öpüşme sahnesi

1896 İlk sinema (26 Haziran)

1896 İlk film dergisi (Phonoscope, New York, 15 Kasım)

1896      İlk geniş ekranlı film (17 Mart)

1897 Filme alınan ilk savaş (Türk-Yunan Savaşı, Nisan)
1898 İlk ağır çekim (5 Ağustos)
1900 İlk sesli film (15 Nisan)
1900 İlk senaryo
1900 İlk kadın yönetmen (Alice Guy, Fransa)
1902 İlk kiralık filmler
1903 İlk kovboy filmi (21 Eylül)
1906 İlk çizgi film
1906 İlk film müziği
1908 İlk film eleştirisi
1908 İlk havadan çekim
1908 İlk korku filmi
1909 İlk renkli film
1911 İlk renkli kovboy filmi
1911 İlk film senaryosu
1912 Üç renkli ilk film
1912 İlk film ödülleri
1913 İlk film arşivi
1913 Renkli ve sesli ilk film
1913 Çizgi filmde ilk hayvan kahraman
1914 İlk sualtı çekimi
1914 İlk 35 milimetrelik kamera
1916 İlk kadın çıplak oyuncu (Annette Kellerman, 17 Ekim)
1917 İlk teknikolor film
1917 İlk uzun metrajlı çizgi film
1920 İlk renkli çizgi film
1921 3 boyutlu ilk renkli film
1922 İlk 9,5 milimetrelik film göstericisi
1923 İlk 16 milimetrelik kamera
1925 Uzun metrajlı ilk sesli film
1925 İlk renkli reklam filmi
1926 İlk sanat sineması
1926 İlk gizli kamera
1928 İlk amatör film yarışması
1928 İlk renkli 16 milimetre film
1928 İlk sesli kovboy filmi
1928 İlk Oskar (Akademi) ödülleri
1929 Uzun metrajlı ilk renkli ve sesli film (28 Mayıs)
1932 İlk film festivali (6 Ağustos)
1932 İlk 8 milimetrelik kamera
1935 İlk ulusal film arşivi (4 Şubat)
1935 İlk stereofonik film
1936 İlk renkli 8 milimetre film
1952 İlk sinerama
1953 İlk sinemaskop film
1987 İlk dolbi stereo seslendirme
1997 Tümüyle bilgisayar üretimi, ticari ilk film (Oyuncak Hikayesi)
1999 İlk saniyede on iki bin kareli film (Matris)



SİNEMANIN NADİRLERİ ve TEKLERİ


·       Tek bir kare film çekilmeden yapılan tek film: Merhaba Vietnam, 1980.
·       Anlamlı konuşmasız tek film: Ateş Peşinde, 1983, Jean-Jacques Annaud. (‘Libera Me’de serbest tümceler vardı ama diyalog yoktu.)
·       Kadınsız tek film: Cehennemde İki Adam, 1968, John Boorman. (2000 yılında 10 film daha öğrenildi.)
·       Erkeksiz tek film: George Cukor, Kadınlar.

SİNEMANIN HİÇLERİ

·         Uzayda film çekmek (ama yapılacak).
·         Kanıtlanmış ‘snuff’.
·       Bir filmde bilerek insan öldürmek
·       Porno olmayan (veya sayılmayan) bir filmde, gerçek cinsel birleşme gösterimi.

 

SİNEMANIN EKSİKLERİ


·       Yönetmenlerin biyografisine ilişkin fimler.
·       Otobiyografi türü.
·       Film müziği tür olarak var denilemez.
·       Film koreografisi var denilemez.
·       Film mizansenleri çok ama tamamına yakını ahenksiz.
·       Absürd film türü (en büyük Marx hariç). Daha çok tiyatroda Beckett’in karşılığı kastediliyor.
·       Deneysel film bir tür değil (türleştirilemiydr veya öncü kılınamıyor).
·       Belgesel tür çok çok çok zayıf.
·       Öyküsüz film (Özgürlük Hayaleti hariç).
·       Diyalogsuz film çok ender (Ateş Peşinde gibi).
·       Soyut film.
·       Rüya filmi (Kurasawa’nınki hariç).
·       Sanat filmleri 1990’dan sonra öncü değil.
·       Sinemanın ‘ne’ sorusuna yanıtı, yüz yıldır açıkseçik değil.


CUMHURİYET TÜRKİYE’SİNDE SİNEMA İSTATİSTİKLERİ

1923            3
1924            1
1928        2
1929            1
1931        1
1932            1
1933            7
1934            3
1937            1
1938            1
1939            1
1940            1
1941            2
1942            4
1943            2
1944            4
1945            2
1946            6
1947            12
1948            18
1949            19
1950            22
1951            36
1952            61
1953            43
1954            48
1955            62
1956            51
1957            60
1958            81
1959            77
1960            81
1961            115
1962            130
1963            127
1964            181
1965            214
1966            239
1967            209
1968            176
1969            231
1970            225
1971            265
1972            301
1973            209
1974            189
1975            225
1976            164
1977            124
1978            126
1979            193
1980            68
1981            71
1982            72
1983            78
1984            126
1985            123
1986            186
1987            117
1988            99
1989            74
1990            33
1991            39
1992            82
1993            82
1994            37
1995            24
------------------------
5.874 adet



SEYİRCİ İSTATİSTİKLERİ

 

Sinemalarda Oynayan Yerli Film : Holywood Filmleri  : Toplam Film Sayıları


1992            09 : 141 : 170
1993            11 : 108 : 154
1994 15 : 122 : 175

Toplam Seyirci (İlk 10 Filme Göre)

1992            6.491.713
1993            9.395.625
1994            8.565.654

Not: 1960’larda ve 1907’lerde yazlık sinemaların ve televizyonsuzluğun etkisiyle, nüfus şimdikinin yarısı olsa da, iş yapmış sayılan filmlerin seyirci sayısı milyonları rahatça geçiyordu. (İnanılmaz gelebilir ama İzmir’de 1968’de 3.000 kişilik yazlık sinema vardı. Cemil Filmer’in 300 sineması varmış.) Ancak, o döneme ilişkin güvenilir istatistik pek yok, çünkü vergi kaçırmak için pek bilet kesilmiyordu.

En Çok Seyredilen Filmler


1993

1. Bodyguard                        867.200
2. Evde Tek Başına 2           748.562
3. Jurassic Park                     691.762
4. Hot Shots 2                       440.663
5. Ahlaksız Teklif  376.982
6. Amerikalı                           354.656
7. Temel İçgüdü                    353.913
8. Sliver                                  297.853
9. Kadın Kokusu                  261.809
10. Yırtık Rahibe   257.363

·          

1998

1. Titanik                                2.000.000
2. Her Şey Güzel Olacak      1.600.000
3. Eşkiya                                1.500.000

·          

Saptamalar


1.          Sinema, TC’de 1960’lardan sonra kitleselleşmiş.
2.          Bir ara film üretimimiz, Dünya’da ilk üç sıraya girmiş.
3.          Türk filmleri, yurtdışında hemen hiç seyredilmemiş.
4.          Yabancı filmler, genelde yerli filmlerden fazla olmuş.
5.          Film sayısında, ‘60 darbesi olumlu, ‘80 darbesi olumsuz etkide bulunmuş.
6.          Seks ve dövüş filmleri, sanıldığı gibi, 1970-1980 arasında zirveye varıp gerilememiş. Tüm sansüre karşın, 1990’larda bile belli bir istikrarda seyrediliyorlar. 2000’de bile Beyoğlu’nda yalnızca seks filmi gösteren 4 salon vardı.
7.          UNESCO’ya gönderilen istatistiklerle, içeride temin edilen istatistikler her zaman uyuşmuyor ama hep birbirine yakın.
8.          Avrupa üretimi filmler, tamama yakın oranda İstanbul Film Festivali aracılığıyla seyredilebiliyor (15 günde, ortalama 100 film ve ortalama 200.000 seyirci).
9.          Ticari sinemalar dışındakiler de, 1995-2000 arası için, Beyoğlu civarında toplanmış, TZT, AKM, AK ve (Borusan ve Aksanat gibi) şirket salonları, pekala seyirci potansiyeli içeriyor (kaba bir hesapla yılda 500.000 - 1.000.000 kişi arasında seyirci var ama salon potansiyeli 2.000.000’u bulur).
10.       ABD-Avrupa, tür-sanat, ticari-kültür hizmetsel filmleri gösterimleri ayrımları böylelikle havada kalıyor.
         Ve/ya:
Holywood, göstere göstere haksız rekabet yapıyor.
11.       1985 sonrasında çekilen türk filmlerinin tamamına yakını vizyona girmemiş.
12.       Seyircinin % 20-25’ini tek film sağlıyor ki ABD’de de benzer bir eğilim var.
13.       Reklamın giderek önem kazandığı ortaya çıkıyor.
14.       Bir milyon seyirci sınırı, yıllardan sonra ilk kez, Braveheart (Holywood) ve Eşkiya (TC) ile 1997’de geçildi.
15.       Yılda 2 milyar paket ABD markalı sigara ve 3 milyar şişe / kutu kola tüketimi ile karşılaştırılınca, TC’liler sinemada henüz yeterince amerikanlılaştırılamadılar demek.



1 OCAK 2004 İTİBARIYLA SEYİRCİ LİSTELERİ

1. Seyirci Kapasitesi

Tarih                       Sinema   Perde      Koltuk_

16.01.02                  410          889          177.631
21.02.03                  435          1.002       193.065
28.01.04                  443          1.059       198.782

Maksimum seyirci = 200 K x 365 x 5 = 365 M

2. Seyirci Sayısı

Tarih       Seyirci                    Yerli Film                Toplam Film

2003        24.620.149              16                            188         
2002        23.510.051              09                            168
2001        28.159.790              17                            154
2000        25.257.326              15                            172
1999        23.901.525              14                            155

3. 2003 Film Dağılımı

77 ABD, 35 ABD ortaklı, 29 ortak yapım
13 Türkiye, 8 Fransa, 6 Almanya
5 İspanya, 3 Japonya, 3 Türkiye ortak yapım
2 Avustralya, 2 İngiltere, 2 İtalya
1 Güney Afrika, 1 Brezilya, 1 Kanada

= 188

4. Bir Milyon Seyirciyi Geçenler

Vizontele                                3.308.320
Titanik                                    2.844.022
Eşkiya                                    2.572.287
Kahpe Bizans                        2.472.162
Asmalı Konak                       1.778.612
Yüzüklerin Efendisi 1           1.754.832
O Şimdi Asker                       1.657.051
Matrix 2                                  1.470.316
Yüzüklerin Efendisi 2           1.454.312
Altıncı His                             1.428.659
Matris 1                                 1.354.812
Komser Şekspir                    1.331.462
Güle Güle                               1.275.967
Her Şey Güzel Olacak          1.239.015
Propaganda                           1.238.878
Harry Potter 1                       1.173.068
Yüzüklerin Efendisi 3           1.127.249
Mumya                                  1.113.166
Harry Potter 2                       1.111.378
Cesur Yürek                          1.111.249
Deli Yürek                              1.052.907

·           

ÇIKARSAMALAR ve YORUMLAR

·       1960’lı yıllarda Türkiye nüfusu şimdikinin yarısıydı. Herhangi bir film 1.000’er kişilik 100’lerce salonda rahat rahat 10 hafta vizyonda kalırdı. O zamanki sinema sayısı şimdikinden çoktu ve bir de yazlık sinemalar vardı. Örneğin: Yalnızca Cemil Filmer’in 300 sineması varmış.
·       Küçük salonlar seyirciye saygısızlık. Ses yalıtımı ve teknolojik gerilik hep aynı dert. Aynı fiyat olması ise ticari ahlaksızlık.
·       1970’li yıllarda televizyon sinemaya büyük zarar verdi. Şimdi en çok seyredilen oyuncuların hepsi televizyonda ünlü olmuş olanlar. Demek ki tersine ilinti de olabiliyormuş.
·       Video nasıl ki 1980’li yıllarda sinemalardan daha çok tiraj yaptıysa, şimdilerde de VCD’ler aynı tirajı yapıyorlar. Yani ev sineması kavramı hep geçerliydi.
·       İnsanların gıdalarından bile kestikleri 2001 yılında seyirci sayısı zirvesinin yakalanması çok çok ilginç. Bu, ancak kaçış psikolojisiyle açıklanabilir.
·       Holywood sineması seyirci oranı, toplamda bir ara % 90’a yükselmişti. Şimdiki % 60 iyi bir düzey. Ancak en çok seyredilenlerde başta yer alan Türkiye filmleri, ABD’lilerinkinden daha salakça. Örneğin ‘Asmalı Konak’ New York’ta bitti: Köy ağası Yankiler’e karşı. Bu arabeskin poplaşması ile koşut bir olgu.
·       Bir milyon kişiden çok seyirci alan 21 filmin 10’u Türk, 11’i yabancı. 11 yabancının 8’i, biri üçüncüsü henüz çekilmemiş olmak üzere 3 üçleme / devam filmi. Bunlar toplam seyirci sayısının neredeyse % 40’ını çekmiş.
·       Devam filmlerine eşitsiz ve sırasız seyirci gitmiş olması, bir kitabı ortasından başlayıp okuyabilen okuru anımsatıyor.
·       Devam filmleri seyirci güvencesi taşıyor. Seyircinin ne göreceğini baştan bilmesi çok önemli. (Eleştirmenlerin ticari sahtekarlığı da ayrı konu, eleştirmenlerin tazminat ödeyeceği günler bizde de gelecek.) Bir de ‘Kill Bill’de olduğu gibi 6 saatlık uzun filmlerin ikiye bölünmesi durumu var. Zaten, ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ‘Matris’ 9’şar saatlık tek film.
·       Bu 21 filmden yalnızca 2 Matris’i seyrettim. 15 yıldır hiç yerli film seyretmedim.
·       Mumya’nın ve ABD’de ‘Bruce’un çok seyredilmesini anlamakta çok zorlanırım.

(Şubat 2004)


DÜNYA SİNEMASI
İSTATİSTİKLERİ

 

Yıllık Toplam Film Sayısı


AVRUPA ÖRNEĞİ : FRANSA

 

1925              60
1930              80
1935            125
1940              40
1945            100
1950            110
1960            158
1965            142
1970            138
1975            212
1980            189
1985            151
1990            146
1995        141

HOLYWOOD


1950        400
1955        305
1960        211
1965        191
1970        260
1975        156
1980        264
1985        396
1990        385
1995            420

HİNDİSTAN (BOLYWOOD)


1960        324
1965        325
1970        396
1975        475
1980        742
1985        912
1990        948
1995        970

HONG KONG


1960        273
1965        203
1970        137
1975        112
1980        141
1985        130
1990        247
1995        315

·          

Koyutlar

·         4 ülke, ilginç sav-karşısav ikilileri oluşturdukları için seçildiler. Hindistan-Hong Kong : Seviş x savaş veya müzikal melodram x dövüşlü (aksiyon) melodram. Fransa-ABD, (ulusal) yerel-nitelikli x yaygın-niteliksiz. Hindistan-ABD : çoksatarlığın iki yüzü. Hong Kong-ABD : yenerken teslim olmak. Fransa-ABD x Hong Kong-Hindistan : Batı x Doğu. Liste uzayabilir.
·         Film sayısının bir yıl önceki hasılatla ilintili olduğu kabul ediliyor. Maliyet ve zarar-kar bilgileri elimizde yok.
·         4’ü 1995’te Dünya toplamının % 50’sini yapmışlar.
·         Seyirci sayısı değişimleri, birbirinden oldukça farklı çizgilerde seyretmiş.

·          

Saptamalar

1.        Televizyon salgını ertesi, yeni bir Holywood salgını yaratılmış.
2.        (Fransa hariç) 1895 – 1960 arası istatistikler sağlıksız.
3.        1895 – 1960 arasında Avrupa ülkeleri, Holywood’a yakın veya daha çok sayıda film yapmış.
4.        Holywood, cirosunun % 70’ini ilk kırk filmden yapıyor. Gerisi, çöp tenekesini boyluyor.
4.1.       Çok az (on civarı) filmin ABD dışındaki cirosu, ABD içindekini geçiyor.
4.2.       Bazı filmlerin video geliri, filmin kendisinden çok. Bunun zamanla ilgisi de var ama örneğin Armageddon ters bir örnek.
4.3.       VCD ve DVD, henüz emekleme aşamasında ama gelecekte videonun yerini alacak. Telif haklarının en çok ihlal edildiği alan da burası.
5.        Oscar ödülleri, yalnızca reklam için.
6.        Müzeye kaldırılan filmleri, ABD’liler bile anımsamıyor.
7.        Yapılan filmlerin tamamına yakını yok olmuş, oluyor ve olacak.
8.        Bu yıl bulunan iki Lumiere filmi gibi, her zaman sürprizler olacak ama bu tür örnekler giderek sıfıra limitlenerek.

(Mayıs 1999)

·          

Dünya Toplamı ve 100 yıl

·         İmdb (İnternet Movie Data Base : İnternet Film Veri Tabanı) : 256.899 (30.09.2000) (Şerh: 6.000’in üzerindeki kayıtlı Türkiye filminden yalnızca 121 tanesi burada var. Kısa, belgesel ve dünya televizyonları konusunda da güvenilebilir bir kaynak sayılmayacağı belli.)
·         Alan Goble’ın ‘Uluslararası Film Dizini’si: 232.000 (1990) (Kaynak: Yüzyılın En İyi 100 Filmi, Barry Norman, Afa Yayınları, Ocak 1997, 269 sayfa.)
·         Amatörlük sınırı nerede bitiyor, profesyonellik nerede başlıyor, biraz muğlak kalmakta. Ünlü yönetmenlerin aile filmleri bile arşivleniyor. ‘70’lerde 8 mm, ‘90’larda video, 2000’lerde dijital kamera, herkesi yönetmen yapmaya yetiyordu.

(Ekim 2000)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder